10 Ağustos 2010 Salı

On The Road...

Bir anda kendimi yollarda, 68 model mustang içinde buluyorum... Hani o filmlerde gördüğümüz, Amerika'nın uçsuz bucaksız yolları vardır ya güneş tepeden hiç eksilmez, ileriye bakınca yoldan buharlar çıkar... Meksika'ya doğru gider yol ya da Teksas'dan başka bir eyalete...

Ama ben Meksika'ya doğru yol alıyorum... Daha önce hiç görmediğim bir yer, hiç görmediğim yollar ve hiç tatmadığım bir his... Bir an için yolun kenarında elinde gitarıyla El Mariachi'yi görür gibi oluyorum. O sırada Tito And Tarantula'dan Strange Face of Love'ın etkisi altındayım... Ama yanılmışım... Yol çöl sakinliğiyle devam ediyor. Ağır ağır güneşin berbat yakıcılığında ilerliyorum... Geniş arşivli music box'ı o barda bıraktıktan sonra elimde kalan tek şey arabanın radyosu ... Kafasına göre çalıyor... Güzel de çalıyor...

Gözüm bir anda yol kenarına takılıyor... Dumanlar çıkan arabasının başında küfürler savuran bir hatun... Ancak durabiliyorum... Geri geri gelirken dikiz aynasından bakıyorum "Acaba hayal mi görüyorum?" diye... Ama gördüğümün hayal olmadığını kısa süre sonra anlıyorum... Bırakıp gittiğim kasabanın en güzel kadını karşımda... Belki de hayatımda gördüğüm en mükemmel varlık... O barda her gece otururken boş tekila bardaklarından birisini sahiplenmek için gelmesini umut ettiğim kadın...

Yardım etmek için iniyorum. Bir anda sanki başka bir dünyadayım... Sesiyle geliyorum kendime ... O sırada radyoda Malcolm Mclaren'den About Her çalmaya başlıyor... Sadece gel diyebiliyorum. Belki de hayatımın en hızlı cevabını alıyorum. Arabaya biniyor. Yüzümde huzurlu bir gülümseme ile direksiyona geçiyorum...

Güneş turuncu rengini almaya başlamışken, kendimi şarkının temposuna kaptırıyorum ve yol alıyoruz ağır ağır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder