20 Ekim 2010 Çarşamba

Carpe Diem...

Genç bir çift sevişmeye başlar. Bu sırada yatağın yanında duran komodinin üzerindeki yarısı boş su bardağı titremeye başlar. Sevişme ilerledikçe bardak yavaş yavaş komodinin kenarına doğru hareket eder. Sevişme bittiği an bardak komodinin ucunda düşecek gibi sallantıda durur.

Bu sırada spermler yumurtaya doğru ilerlemeye başlar ve bir tanesi yumurtayı döller. Bu sırada bardak düşmeye başlar.

Döllenen yumurta embriyoya dönüşür ve gelişim başlar. Bununla birlikte kadının karnı da büyümektedir. Zorlu bir dokuz ay sonra doğum zamanı gelir; adam karısını hastaneye götürür. Doğum geçekleşir. Kısa bir süre sonra kadın oğlunu kucaklar ve emzirir.

Çocuk büyüme işlemine başlamıştır. Önce emeklemeyi, kısa süre sonra da yürümeyi öğrenir. Bir süre sonra da konuşmayı... İlk sözcüğü babadır...

6 yaşında anaokuluna başlar; bir sene sonra da ilköğretime... Son derece başarılı geçen sekiz sene öğrencilikten sonra kazandığı liseye başlar...

Ergenlik, sivilce gibi sorunlardan dolayı ufak da olsa tökezleyeceği ve hayatı sorgulamaya başlayacağı döneme "Hoşgeldin." der... Bu yıllarda ilk kez aşık olur. Ayrıca ilk kavgasını da yaşar... Anılarla dolu lise hayatının sonlarında sıkı bir çalışmadan sonra ailesinden uzakta başka bir şehirde iyi bir üniversiteyi kazanır...

Liseye göre çok daha iyi bir öğrencilik hayatı geçirir ve iyi bir dereceyle okulu bitirir. Hemen ardından hiç beklemeden askere gider...

Önce güzel bir uğurlama ve ardından ortalamaya göre rahat bir askerlik sürecinden sonra hiç beklemeden iş hayatına atılır. Kariyerinde yükselişi hızlı olur. Sosyal bir hayatı olması nedeniyle evleneceği kadınla tanışması uzun sürmez. Tanıştıktan sonra çok da uzun sayılmayacak bir süre sonra evlenir...

Hayatında her şeyin ufak tefek sorunlar dışında düzenli ve güzel şekilde gittiği anda annesini ve babasını trafik kazasında kaybeder...

Birkaç yıllık bocalama sürecinden çıkması, karısının hamilelik haberiyle olur... Zorlu geçen bir yedi aydan sonra erken doğumla bir oğlu olur. Kısa bir süre sonra karısı tekrar hamile kalır. İlkine göre daha kolay geçen bir süreçten sonra kızı olur...

Çocuklarına iyi bir hayat sunacağı açıktır. Kariyerindeki hızlı yükseliş kendisine birkaç ev, araba ve iyi bir banka hesabı sağlamıştır.

Yıllar sonra kendi annesi ve babası gibi o da çocuklarının üniversite mezunu olduklarını görür. Oğlunun askerden dönüşüyle birlikte önce kızını, birkaç yıl sonra da oğlunu evlendirir.

Yıllar süren sıkı bir çalışmanın ardından emekli olarak karısıyla birlikte hayatın tadını çıkarma kararı aldığında karısı kansere yakalanır. Onun eriyişine tanık olduğu berbat bir dört yıldan sonra karısını toprağa verir...

Girdiği travmayı çok yakın üç arkadaşıyla seyahat ederek atlatmaya çalışır. Bu sırada kızından iki erkek, oğlundan da iki kız bir erkek torunu olur.

Ziyaretine gelen çocukları, gelini, damadı ve torunları dışında vaktinin çoğunu arkadaşlarıyla geçiren yaşlı bir adamdır. Ama arkadaşları, kendisi kadar hayata direnç gösteremezler ve çok da uzun olmayan aralıklarla bu çok yakın üç arkadaşını kaybeder.

Artık sadece ailesi kalmıştır. Onlar tarafından gerçekleştirilen ve aralarındaki süre giderek artan ziyaretler dışında, anılarla dolu olan, aldığı ilk evde tek başına ölümü beklemektedir...

Bir gün öğlen saatlerinde bahçesinde sandalyede otururken nefes almakta zorluk çekmeye başlar. Yanındaki ilaçlara uzanmaya çalışır; ama yetişemez. Kafası önce geriye doğru gider, son nefesini verirken gözleri iyice açılır... Son gördüğü şey açık, masmavi gökyüzüdür... Sonra kafası öne doğru düşer...

Tam bu sırada da bardak düşüşünü tamamlayıp kırılır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder