18 Mart 2011 Cuma

Ben, Geçenlerde Kurt Cobain'i Gördüm; Ağlıyordu...

Uzun zamandır yazmıyordum. Daha yazacağım bir sürü de yazı var; ama bir türlü fırsat bulamıyorum. Gerçi fırsat bulduğum zamanlarda da üşengeçliğimi bahane ediyordum ya... Neyse ki bloğu takip eden 26 kişi var. Bunların yarısı arkadaşım zaten. O yarının da yarısının yani toplamın çeyreğinin de okuduğunu sanmıyorum. Kısacası kendim için yazıyorum; bu yüzden yazmadığım zamanlarda vicdan azabı çektiğimi söyleyemem...

Giriş bölümünü sorunsuz atlattığımıza göre yavaş yavaş sadede geleyim ben...

Geçenlerde Alsancak'ta yeni bir mekan keşfettik arkadaşla... Hayatımdaki birçok şey gibi bu da spontane gelişen bir durumdu. Spontane kelimesini de herhalde sadece Fotomaç kullanıyordur...

Tekrar neyse...

Canlı müzik yapılan bir mekandı... Arkadaşla kendimize başımızı sokacak bir yer ararken müziğin sesine kulak vererek mekana girdik. Açık adres: Muzaffer İzgü Sokağı Lilith... Müzik yapılan yer, apartman girişi kıvamında ince dar bir koridor şeklindeydi. Duvarlarda ise en sağlam müzisyenlerin posterleri: Pink Floyd'dan, The Doors'a; Bob Dylan'dan Edith Piaf'a...

Çalan adam, sonradan öğrendik ki Makedon ve yine sonradan öğrendik ki adı Süleyman... Biz kendisine Sülüman demeyi tercih ettik nedense... Bizden biri gibi olsa da hala alışamamış buranın adetlerine...

Birçok insana göre daha düzgün Türkçe kullanmasına, Cem Karaca'nın Ceviz Ağacı şarkısını söylemesine rağmen "Türkçe'm için özür dilerim." diyor şarkı aralarında...

Tek izin günümde bi' iki bir şey içip kalkmayı planlarken kendimizi müziğe kaptırıyoruz; daha doğrusu Süleyman'ın müziğine...

Aradan bayağa bir zaman geçtikten sonra hava iyice bozuyor. Burada hava derken ortamın değil, bildiğimiz havadan bahsediyorum ki sigara almaya gittiğim an fark ediyorum.

Yerime oturup, paketi açtıktan ve bir sigara yaktıktan sonra arkadaşımın bir yere kitlendiğini görüyorum. Arkamı döndüğümde ise tüylerimin bırakın diken diken olmasını, vücudumu terk ettiğini hissediyorum.

Hayatımda bu tarz şeyler çok ender gerçekleşir. Bir tanesi gerçekleştiğinde ise hepsi zincirleme bir reaksiyon gibi birbirini çağrıştırır...

(flashback on)

Askerdeyken komutanların çocuklarına özel ders veriyordum; konu ise matematik...

Boktan geçen askerliğimin yine boktan bir günüydü... İlkokul 4 çocuklarına ders vereceğim karlı bir cumartesiydi... Bir kız, bir erkek öğrenci geldikleri anda yukarı, santrale yanıma çıktılar. O sırada ağlayan beni gördüler.

Ağlayan bir adamdan uzak durmak gerekiyormuş gibi kız olan yanıma hiç yaklaşmadı. Erkek olan ise yanıma yaklaştı, yanağımdan öptü ve elini yanağıma koyarak "Biz aşağıda bekliyoruz; istediğin zaman gel." deyip arkadaşıyla birlikte odadan çıktı.

O ufacık elin yanağıma değdiği an ben, bütün sıkıntılarımı unutup, adeta bulutların üstünde gezintiye çıkmıştım. Hayatımda bu kadar huzurlu olduğum, hiçbir şey düşünmeden geçirdiğim bi' an hatırlamıyorum. O anı ölürken bile hatırlayacağıma eminim...

(flashback off)

Ne diyordum? hea, arkadaşımın kitlendiği nokta...

Arkamı döndüğümde gördüğüm manzara şok ediciydi: Ağlayan bir Kurt Cobain...

Resmen gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Biz büyülenmiş bir şekilde bakarken, garson gelip "Her yağmur yağdığında o ağlıyor." dedi.

Tavandan akan su Kurt Cobain'in gözünden başlayıp yoluna devam ediyordu. Bu sırada çalan şarkı da bir önceki blogda bahsi geçen ve Cem Karaca'ya ait olan Islak Islak'tı... Resimdeki Gözyaşları'nın daha uyumlu olacağını sonradan düşünmüş olsam da Islak Islak daha bi' iyiymiş gibi geliyor bu yazıyı yazarken...

Mekandaki birçok insan fotoğrafını çekmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Sanki o an, anlatılamaz gibiydi... Kaldı ki bu blogun bile yeterli olacağını sanmıyorum.

Garsona "Bilerek mi yaptınız?" diye sorduğumda aldığım cevap, "Hayır, biz de ilk gördüğümüzde çok şaşırdık." idi ve tatmin ediciydi...

Bütün yağmur boyunca sanki başka boyuttaydım. Kurt Cobain'i, hayatını, intiharını ve öldükten sonra bile ağlayabilme ihtimalimizi düşündüm. O çocuğun bana yaptığı gibi gidip elimi yanağına koyma cesareti gösteremedim. Tek yapabildiğim şey; kalan biramı fondip yapıp, garsondan bir bira daha istemekti...

1 yorum: